Tanrıya Övgü: Evrim

6 Posted by - 5 Mart 2017 - Mart 2017

200.000 yıl önce Afrika’da ortaya çıktığı kabul edilen ve 50.000 yıldır modern insan diye tanımlanan Homo sapiens o günden beri merak içinde.

Bizi kim yarattı?

Efsaneleri saymaz isek, bu yakıcı soru ile ilgili olarak iki meşhur görüş birbiri karşısında galip gelebilmek için mücadele vermiştir. Görüşlerden ilki, M.Ö 1450’li yıllara dayanan Tevrat, diğeri ise 1859 yılında İngiliz doğa tarihçisi Charles Darwin tarafından ortaya atılmış Evrim teorisidir. Evrim teorisi yaşı itibariyle, kutsal metinlerde tanımlanan yaradılış tezinden yaşça genç olsa da, yıllar boyu üzerinde yapılan gözlem ve bilimsel araştırmalar sonucunda popülerliğini arttırmaktadır.

Birbirinden farklı zamanlarda indiği iddia edilen kutsal metinlere dayanan (Tevrat, İncil ve Kuran-ı Kerim ) klasik anlayışa göre insanın yaradılışı, Tanrı eli ile gerçekleştirilen bir konu iken, evrim teorisi konuyu biyolojik açıdan değerlendirir ve tüm canlılığın tek bir atadan evrimleşerek çoğaldığını iddia eder.  Birçok kutsal metinden, birbirine benzeyen yaradılış tasrifleri bulmak mümkündür fakat bunlar arasında en meşhur olanı Tevrat’ın Tekvin bölümüdür.

 Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu. Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”

Tekvin’ in başında alınan bu bölümde en dikkat çekici nokta sanırım, “Kendi suretimizde” kısmı ama bu bir başka yazı konusu.

İncil’de yine benzer şekilde bu yaradılış hikâyesini destekler.

Rab Tanrı Âdem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Âdem yaşayan varlık oldu. Rab Tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe dikti. Yarattığı Âdem’i oraya koydu.

İncil’de Âdem adı ile açık olarak tanımlanan ve nasıl yaratıldığına dair reçetesi olan Âdem’in adı ilk kitap olan Tevrat’ta geçmez. Daha doğrusu Tevrat’ta İbranice “Adham” olarak kullanılan sözcük “genel olarak insan” anlamına gelmekte, yani tek bir insanı ifade etmiyor olabilme ihtimalini saklı tutmaktadır. Aynı şekilde Havva ismi de İbranice “hayyim” yani yaşam sözcüğü ile ses benzeşmesi göstermektedir.

 

Şimdi bir de Kuran-ı Kerim’e göz atalım. İslam dünyasının kutsal kitabının da yaradılış ile ilgili yeni bir paradigma kurması pek de mantıklı olmazdı ki, öyle de olmadı. Kendisinden önce Nebi peygamberlere indirilen metinlere uygun şekilde yaradılış, Kuran-ı Kerim’de de yerini aldı.

Allah sizi (Hz. Âdem’i) bir topraktan, sonra bir meniden (Hz. Âdem’in neslini) yarattı.” (Fatır, 35/11).

“O’dur ki her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı.” (Secde, 32/7).

“Andolsun biz insanı kuru bir çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık…” (Hicr, 15/26).

İslamiyet’in kutsal kitabı, diğer kitaplara nazaran daha cüretkâr davranarak yaradılış ile ilgili, bugün modern bilim ile ortaya koyulan gerçeklere benzeşen bazı detaylar da vermiş veya maharetli kalemler tarafından bu şekilde okunmasını gündeme getirilmiştir.

“Halbuki O, sizi çeşitli merhaleler hâlinde yarattı.” (Nuh, 71/14).

“Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmek hususunda herhangi bir şüphe içinde iseniz, şu muhakkaktır ki biz sizi (aslınızı) topraktan, sonra (onun neslini) insan suyundan (spermadan) sonra alaka (yapışan şey)’dan daha sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık (ve bunları) size (kudretimizin kemalini) apaçık gösterelim diye (yaptık) sizi dileyeceğimiz muayyen bir vakte kadar rahimlerde tutuyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz.” (Hacc, 22/5).

 

Konunun başına dönecek olursak, yukarıda tanımlanan kutsal metinlerin yaradılış kabullerinin karşısında duran evrim teorisinin ortaya koyduğu bakış açısı, biyolojik açıdan bakıldığında hiçte korkutucu değildir fakat bu kabul başka depremlerin öncüsüdür.

Evrim teorisi doğru ise, tanrı yok mu?

Toptancı yaklaşım ile evrim teorisine getirilen “Tanrısızlık” eleştirisi ne kutsal kitaplar ne de teorisinin kendisi tarafından açıklanabilmiş bir iddia değildir. Evrim teorisinin gerçek olduğunu kabulü halinde, bir yaratıcının olmadığı değil, kutsal metinlerin doğru olmadıkları ortaya çıkacaktır. Hâşâ, kutsal metinler doğru değil ise Tanrı da yoktur diyenler olmalı aranızda.

Neden böyle düşünür insanlar? Kutsal metinler olmasaydı, Tanrı (veya siz ne derseniz artık) adında bir yaratıcının olmadığı mı düşünülecekti? Evrenin, bu büyük düzenin ve işleyişin kendi kendine olduğuna inanılmamasının tek sebebi kutsal kitaplar mı? Sizce tanrının varlık kabulünün sadece kitaplara indirgenmesi değil midir bu yaklaşım?

Aynı pencereden bakıldığında, evrim teorisi de varlıkların plânsız ve programsız şekilde rastlantılar sonunda ya da tesadüflerin ürünü olarak ortaya çıktığını iddia ederken, Tanrı yoktur mu demek istiyor, yoksa bilimsel çalışmalar ve buldular sonucunda elde ettiği metinleri mi paylaşıyor.

Birçok evrim karşıtı bu paylaşımları, tabansız, mesnetsiz hatta şeytan ayetleri olarak yorumlarken, Tanrı’nın maharetini küçümsüyor olabilir mi? Tüm yaratılış hikâyesini, çamurdan yaratılan tek bir erkek ve onun omurgasından oluşan bir kadına bağlamak, sizce de Tanrı’ya haksızlık olmuyor mu? Buradan bakıldığında evrim teorisi, kurulduğu günde bu yana yüz yüze kaldığı “Tanrısızlık” eleştirisine karşı, bu övgü yazısını hak edecek kadar eski bence. Şimdi akıllarımızda Evrim teorisi ile ilgili bir soru, iki seçenek var. Evrim, tanrısızlık mı yoksa tanrıya övgü mü?

Sanırım bunun kararını okuyucu verecektir.

 

Ahşap Stoa

2 Yorum

  • sisifos 9 Mart 2017 - 21:05 Reply

    kesinlikle ince düşünülüp güzel hazırlanmış bir analiz. daha fazla detayı da hakeden bir konuya güzel bir giriş olmuş.

    • Bay C 10 Mart 2017 - 13:45 Reply

      O zaman bu konuyu en kısa sürede değerlendirmek üzere diyelim 😉

    Yanıt yaz