Geçişme

5 Posted by - 7 Ağustos 2017 - Ağustos 2017

Refik meyhaneden çıkıp taksiye kendini attığında akşam güneşi henüz batmamıştı. Öğle üstleri kurmayı huy edindiği bu yalnız sofralar, Zuhal onu terk ettiğinden beridir vazgeçemediği bir alışkanlık halini almıştı. Taksi trafik ışıklarından beklerken pencereden, lale soğanı kasasını taşıyan bir işçi ile göz göze geldi. Yüzünün rengini ektiği lalelere terk edip kendinden vazgeçmiş, derin göz çukurları, sonu Hades’in karanlık dehlizlerine çıkan Sparta kuyularını andıran bu adam, gözlerini ayırmadan Refik’e bakıyordu. İşçinin gözlerinde büyüyen öfke akşamın rengine bulanarak, insanın derisini yakan bir rüzgar olarak pencereden içeri doluyordu. Birbirini ilk kez gören iki insandan birisinin diğerine bu denli yakıcı şekilde öfke duymasının anlamı ne olabilir diye düşündü Refik. Hatıralarında aramaya başladı işçiyi. Refik hatıralarında kötü şeyler aramaya koyuldu. Bu geri dönüş esnasında iyi hiçbir şeye rastlamadıkça zihni bulanmaya başladı. Her şey bu kadar kötü müydü ? Geçip giden onca yıl, onca insan arasında neden bir parça mutluluğa rastlayamamıştı ?  Mutluluğu, zaman içinde dönüşmüş, oksitlenmiş bir metal olarak düşündü. “Hayır ben mutsuz değilim, kesinlikle hayır !” Zuhal’i düşünmeye çalıştı, gülümser gibi olacaktı ki oksitlenmiş metal kesiverdi gülümsemeye hazır dudaklarını. Kendinden vazgeçti.

Peki bu kötülük içinde işçi neredeydi ? Ne olmuştu da işçi bu denli öfkeli idi kendisine. Kendi başına yaşayıp giden “mutsuz bir Refik”  – Bunu biraz önce anlamıştı- idi hepsi bu. Hatta birçok arkadaşı tarafından ağzı var dili yok denirdi kendisi için. Bir an  “kötülük yalnız sözle olmaz” diye fısıldadı bir ses. Görüntüler ve sesler birbirine karışıyordu artık. Zaman hükmünü yitirmişti ya da Refik öyle hissediyordu. Gözlerini sımsıkı kapattı, bitsin istiyordu. Temmuz güneşi kızıllığını arttırıyordu. Gözleri kamaştı ve bir anda kendisini elinde lale soğanları taşır şekilde, trafik ışıklarında duran taksiye bakarken buldu. O olmuştu. Lale soğanları kasasının ağırlığını belinde hissetti. İşçinin kendisine duyduğu öfkenin için dalmıştı şimdi ve öfkenin büyüklüğünü tüm kaslarında hissedebiliyordu. Sanki güneşten kopup gelen sıcak ter damlalarının boynuna doğru süzüldüğünü hissetti. Taksiye bakıyordu. Şimdi kendisi miydi yoksa işçi mi miydi artık bilemiyordu. Kendine baktığını zannederken bir anlığına fark etti, taksi sürücüsüne baktığını. Sürücü koltuğunda gömlek yakasında kırmızı bir lale ile işçi oturuyordu.

Trafik ışığı yeşile döndüğünde, titreyerek hareket etti taksi. Refik gözleri sımsıkı kapalı  yeni bir yolculuğa çıkıyordu.

Geçişme sona ermişti.

Bay C

Yorum Yok

Yanıt yaz