Hem zehir hem panzehir , hem hastalık hem ilaç , hem dert hem deva insanca ama en az insana yakışan, karşı koyulamaz bir durum alışmak.
Fiziksel ve zihinsel olarak alışırız yeni olana . Alışmazsak katlanılmaz olabilir yaşamak fakat alışmakta katlanılmaz değil midir? Canımız yanmaz mı alışırken , hain hissettirmez mi kendimizi ,içimizdeki anlamsızlığı büyütmez mi ? Aşka da alışırız acıya da , iyi olana da alışırız kötü olana da, hastalıklara , savaşlara , ölümlere , diktaya , sıcağa , soğuğa , açlığa , sevmeye , sevdiğimize ,yeni aldığımız son model arabaya , çok çalışmaya ya da tembellik etmeye… Alışırız ,unuturuz ,geniştir midemiz yuttukça yutarız. Ne güzel anlatmış Ferit Edgü;
Alışmak ,hiçbir zaman ve hiçbir durumda istemedim bunu
Alışmak boyun eğmek demektir
Bir şeye alışan kişi her şeye alışabilir
Zindana , işkenceye ,çaresizliğe ,ölümlere ,eşitsizliğe …
Belki tam da bu sebepten öfkelendirir alışmak. Çocukken şaşırdığımız ,hayretle izlediğimiz bir çok şeyi sıradanlaştırır ,alışmak şaşırmamaktır , şaşırmamaktır da çocuk gözyaşlarımızla ıslanan yastıklarımızı kurutan da odur.
Başkalarının hayatlarını izlerken eğer bizim yaşamadığımız türde bir sıkıntısı varsa önce nasıl başa çıkabiliyor diye düşünüp sonra onun umursamaz , rahat ya da dirayetli olduğuna karar veririz.Bizden daha güzel daha yakışıklı daha zengin daha başarılı biriyse ya da daha akıllı bir çocuğa daha iyi bir eşe daha iyi bir anne babaya sahipse daha mutlu olması gerekir diye düşünüp eğer değilse onun tatminsiz, elindekilerin kıymetini bilmeyen maymun iştahlı biri olduğuna karar veririz. Sıra bize geldiğinde anlarız ki insan alışır her şeye… Bazı zamanlar alıştığımızın farkında bile olmayız kaybedince anlarız ne kadar alıştığımızı ki bu genelde iyi olana , güzel olana alışmışsak olur.Bazı zamanlarsa hep telkin etmemiz gerekir kendimizi alışabilmek için .Önce isyan ederiz , sonra suçlar ya da suçlu hissederiz sonra kaçınılmaz olan yaşanır -alışmak- her şeye alışmak.
Duyarsızlaşmak mıdır yoksa direnç kazanmak mı kişiye ve duruma göre değişir sanırım. Alışkanlıklarımızı hocaya benzetir Montaigne. Alışkanlıklar hocaysa alışmak onun da hocası , büyüğüdür. Ne öğretir ki bu hoca bize acaba, her şeyin gelip geçtiğini mi ? Onu kendimize dost edinirsek zor zamanlarımızda kulağımıza ‘şşş geçti , her zaman bu kadar canın yanmayacak ,dayan ‘diyecektir.Kaldı ki güzel olana da alışmak gerekir .Mutluluk ,aşk ,coşku hallerinin sürekliliği zihnen ve bedenen yorucu olmaz mı ? Aşılar mesela, onlar da virüslere alışmamızı sağlayıp bağışıklığımızı arttırır, düşmanı tanımamızı sağlar , düşmana savaşmadan teslim olmayı değil . Evet biraz can yakar , belki biraz hasta bile hissettirir ama koruyucudur . Ağrıya bile alışmıyor muyuz? Zamanla artmıyor mu ağrı eşiği ? Bu durumda her şeyin ilacı olan , zaman değil alışmaktır belki de. Belki boyun eğmek değildir her zaman alışmak, belki alışmaya da alışmalı . Aşı gibi , hoca gibi olmalı alışmak . Duyarsızlaştırmak yerine direnç kazandırmalı. Bize mücadele etmeyi , bunun da bir dem olduğunu gelip geçeceğini öğretmeli .Belki insanoğlunun ortak paydasıdır alışmak.
Mavi
Yorum Yok