Mekansız

6 Posted by - 7 Aralık 2017 - Aralık 2017

Sabah olmaya direnen günün bir saatinde, tek başına kaldığım bir gece. Kaldırım taşları, karanlığı aydınlatan; binaya büyük gelen bir lambanın ışığın aydınlattığı -yalnızlığın portresi olmuş zamanında insanlara-  soğuk kaldırım taşlarından birinde oturuyorum. Sırtımda zorla bir temele yerleştirilmiş bir duvara dayalı.

 

Bu büyük portrede duvarla kaldırımın ilişkisi ise; zoraki bir beraberliğin resmi. Sensizliğin içinde kendi nefesi bile korku verir insana. Ağaçlar, kediler, ateşböcekleri, kimliği belirsiz -belki de aslında hiç gelmeyecek olan- birinin ayak sesleri. Ürperdi içim.

 

Yüreğini ağzına yakın hissetmenin anlamı buydu belli ki. Tek sığınak, kafamı kaldırdığımda gördüğüm gökyüzü. Bazen her bir ayrıntıyı görmezlikten gelmeye çalışırsın. Bunu yapabilmek için diktim kafamı gökyüzüne.

 

Bilirsin çünkü;

Gök, derindir.

Gök, sonsuzdur.

Gök, bulutların yuvasıdır.

Bulutlar, beyazdır.

Beyaz, güvendir.

Yıldızlar, basamaktır bulutlara.

Ay, gecenin güneşidir.

Bir yaz gecesini kâbus görmemek adına, piyesi olduğu gibi yaşamak.

Ezber kalır sufleler…

İzlerken zaman, fener…

Sırtımı kolayca yaslarken;

Duvar ve kaldırım, sıcak geldi; tanıdık bir koltuk misali.

 

İnsan, çaresiz ve mekânsız kalınca nelere sığınıyor…

Cansız olan nasıl da canlı gibi geliyor…

 

Merve Nur Gülbudak

Yorum Yok

Yanıt yaz