Şehit

4 Posted by - 7 Aralık 2017 - Aralık 2017

Astronomi dediğimizde bir çoğumuzun aklına önce Galilei gelir. Hele onun bu yolda dönemin hâkim gücü olan kilise ile olan yaşadıklarını bilmeyen yoktur. Yine benzer şekilde Panteizm denildiğinde konuya biraz aşina olanların aklına Spinoza gelecektir. Nasıl gelmesin ki, Albert Einstein bile Spinoza’nın Tanrı’sına inanırken. Her iki isim de düşünce tarihinde kendine has önemli yerlere sahiplerdir ve sahip oldukları şöhret hiç de yabana atılacak bedava kazanılmış şeyler değildir. Ama ben bugün burada her iki düşünürün düşünce dünyasına dokunan, düşüncelerinin bedelini fazlasıyla ödemiş ama belki o tırnak içindeki şöhreti yeteri kadar duyulmamış bir isimden bahsetmek istiyorum. Giordano Bruno.

 

Ben bu ismi geçtiğimiz yıllarda adını bile hatırlamadığım bir kitabı okurken kendisine ayrılmış bir pasaj vasıtasıyla tanıma fırsatı bulmuştum. Açıkça söylemem gerekir ki, yazılanları okuduğumda böylesine değerli bir şahsiyeti nasıl o ana kadar duymadığımı görüp hayıflandığımı ve üzüldüğümü de itiraf etmek zorundayım. Benim gibi böylesine önemli bir şahsiyeti tanımayanlar için bu yazı belki bir vesile olacak ve kendisinin ilham verici hikayesini okumak için bir başlangıç görevi görecektir. Bruno’nun tüm yaşam hikayesini ve fikirlerini burada paylaşmayı düşünmüyorum. Sadece belli başlı bazı noktaları burada yazarak daha çok okuyucunun Bruno’nun hayatını ve fikirlerini araştırmasına bir öncülük etmek asıl maksadım. Bu yüzden olabildiğince özet ve kısa bir şekilde yazacağım.

Giordano Bruno 1548-1600 yılları arasında İtalya’da (Spinoza’dan önce, Galilei ile ise aynı dönemde) yaşamış bir şair, filozof, matematikçi ve gökbilimci. Kopernik’in kozmoloji modelini savunmuştur. Aristo’nun kapalı evren modelinden sıyrılarak evrenin sonsuzluğunu savunmuş, bizim dünyamız gibi olası başka dünyaların ihtimalinden bahsetmiştir. Panteizm, reenkarnasyon, sonsuz evren gibi dönemine göre radikal fikirleri savunmasından dolayı başı dertten kurtulduğu pek söylenemez. Tüm bu radikal ve aykırı fikirleri dönemin hâkim gücü olan Katolik Kilisesi tarafından soruşturmaya tabi tutulmuş ve genç yaşta onlarda suçlama ile yüz yüze kalmıştır. Radikal fikirleri yüzünden hiçbir yerde uzun süre tutunamayıp hayatı boyunca tüm Avrupa’yı ülke ülke gezmek zorunda kalan Bruno, son olarak döndüğü ülkesinde birinin kendisinin yerini bildirmesi neticesinde tutuklanır ve yargılanmaya başlar. Uzun süren tutukluluk ve yargılanmasının ardından kilise Bruno’yu ölüm cezasına çarptırır. Fikirlerini reddetmesi durumunda cezadan kurtulacağını bilen Bruno bu konuda asla taviz vermez ve kendisini yargılayan mahkemeye “Siz kararınızı bildirirken korkuyorsunuz, ben ise dinlerken korkmuyorum” demiştir. Uzun yıllar gördüğü türlü işkencelere rağmen fikirlerinden en ufak bir taviz vermeyen bu iflah olmaz radikalin çilesi, son olarak Roma’daki Campo de’ Fiori meydanında diri diri yakılarak son bulur. Bugün Roma’daki yakıldığı meydanda bir heykeli bulunmaktadır Bruno’nun.

Fikirleri ve eserleriyle olduğu kadar hayat hikayesi, cesareti ve onuru ile de bizler için örnek olabilecek biri olan Bruno’yu çok geç tanıdığımı düşünüyorum. Benim gibi geç kalanlar için umarım bu yazı bir giriş vesilesi olur ve kendisini daha çok insan tanır. Zannımca kendisi en az Spinoza ve Galilei kadar tanınmayı hak eden insanlık tarihinin en parlak şahsiyetlerinden biridir. Bize hem fikirleri ile hem onurlu yaşam öyküsüyle bir şeyler anlatan bu korkusuz şahsiyeti asılar ötesinden selamlıyorum. Kendisini bilim ve felsefe “şehidi” olarak ansak yanlış olmaz diye düşünüyorum ve yazımı onun sözleriyle bitirmek istiyorum.

“Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.”

 

Yazar: Hulusi Akyıl
E-Posta: mhakyil@yandex.com

Yorum Yok

Yanıt yaz