Bildiğimiz kadarıyla doğumla başlar yaşamımız ve ölümle son bulur , biyolojik olarak bir kez doğup bir kez ölsek de arada geçirdiğimiz ve adına hayat dediğimiz zaman dilimi içerisinde defalarca doğar defalarca ölürüz. Umarız , sabrederiz , vazgeçeriz , zannederiz, mücadele ederiz , azmederiz , kaybederiz ve her defasında yeniden doğar yeniden ölürüz.
Bu doğup ölmeleri kimileri basamak olarak görürler ve ulaşmayı umdukları ,adı kültüre, inanca , düşünce sistemine, yaşadığı zaman dilimine göre değişen hedefleri vardır.
Kimine göre nirvanadır ulaşılmak istenen, kimi üst insan olmayı umar, kimine göre insan-ı kamil olmak en yüce makamdır , kimi bilgelik peşindedir kimi erdem arayışında. Yollar ve isimler farklı olsa da hedef neredeyse birdir. Olmak ,olgunlaşmak, gelişmek , ihtiyaçsızlaşmak , güçlenmek. Bu sancılı süreç içersinde bakış açılarımıza isimler bulur , takım tutar gibi de sıkı sıkıya bağlanırız bu isimlere. Materyalist isek örneğin idealistlere kızgınızdır, mistikler can sıkıcıdır , hazcıysak içten içe gülebiliriz stoacıya , pesimist optimisti sevmez , sosyalistle kapitalist aynı cümle içinde yan yana anılamaz . Bulunduğumuz aşamaya göre kendimize taktığımız bu isimleri büyük bir coşkuyla savunuruz çünkü artık bir gruba aitizdir. Ait olduğumuz grubu da ezdirmeyiz vesselam.
Kendine dürüst davranabilen bir azınlığın karşı takımın oyuncularının da fena olmadığını anlamasıyla sancı başlar, öfke ,inkar ,suçlama ,umutsuzluk gibi duygular sırasıyla ya da hep birlikte yakar canını. Sancı çekilmiş olsa da bu ölü doğumdur, zamanla Sezar’ın hakkı Sezar’a verilir. Bu aşamada coşku azalır ve anlam arayışı depreşir. Varoluşçuya ‘özgürlüğe mahkum olmak ‘ağır gelebilir bir süre sonra , sosyalistim diyen biri bir kapitalistten daha kapitalist olduğunu fark edebilir, bir teist yargıladığı bir ateistin kendisinden daha ahlaklı olabileceğini anladığında tüm hayatını üzerine kurmuş olduğu temeller sarsılır, materyalist olduğunu iddia eden biri fal baktırırken bulur kendini. Bir MFÖ şarkısı tadındadır bu evrede hayat ’teoride desen zehir gibi pratik dersen sallanmakta , bazen ben hümanistim diyor bazen rasyonalist oluyor ,değişik bir psikoloji , bir felsefe , idiotloji…’
Unuttuğumuz şey diyalektiğin her an ve herkes için devrede olduğudur , kendine yüklenir insan , oysa düşünceler de diğer her şey gibi tez- antitez- sentez şeklinde gelişir , olgunlaşır.Bu sayısız ölü doğumlardan sonra ,delikanlı çağlar atlatılır,fanatizm azalır,coşku yerini dinginliğe ,hararetli tartışmalar fikir alışverişine bırakır yavaş yavaş.Daha az konuşup daha çok dinler insan , daha çok izler , daha seyrek karar verir , daha çok düşünür, eskisi kadar aceleci değildir artık , her sonun yeni başlangıçlara gebe olduğunu bildiğinden daha umutludur. Tefekkür , inziva , meditasyon gibi terimler yalnızca terim olmaktan çıkıp kendiliğinden hayat buluverir .Doğum başlamıştır.
Mavi
Yorum Yok