Dudak

5 Posted by - 7 Haziran 2017 - Haziran 2017

Havada, kurak bir yazın ardından hasretle beklediğimiz eylül ayinin serinliği var. Belki lazım olur diye tüm gün yanımda taşıdığım montumu üzerime giydim, biten bir günü selama durdum bir sahil kenarında. Dudaklarımda eskilerden kalma bir şarkı, yüzümde mavi bir esintiyle…

 

Seninle burada buluşmuştuk bir kere. Konuşacaklarımız vardı. İlk kelimenin ağırlığı çökmüştü üzerimize. Gözlerimizi denize saklamıştık utangaçlıktan, duruyorduk. Dudakların söyleyemediğin şeylerin kuraklığından çatlamış; benim çatlak aklim, kendi içine çağlıyordu.

 

Denizi bırakıp seni izlemeye başladım sonra, dudaklarım birbirine yapışmış, içimden seni ne kadar sevdiğimi anlatıyordum dua eder gibi.

 

Sonra sen de bana döndün. Adımı söyleyecekmişsin gibi dudaklarını büzdün. İçim çözüldü o an… Yanındayken hayatin nasıl başkalaştığını anlatabilmek için uzun cümleler kurdum, ellerimin aceleciliğine inat. Döktüm, devirdim tüm cümleleri şair gibi kulaklarının önüne.

 

Bir şekilde dökülüverdi dudaklarımdan sevgi sözcükleri. Bir karşılık tepkisi verinceye kadar, soluksuz gecen o ani hatırlıyorum hala. ‘Ben de’ dediğinde sen, ayrı yazılan “de” olduğuna ikna olunca ben, dünya dönmeye başladı yeniden.

 

Dudaklarımız buluşuverdi, kendiliğinden bir anlığına sonra ellerimiz kenetlendi.

 

“Dudakların başka bir renge dönmüş abi, çay ister misin” diye soran çocukla kendime geldim. Sıcak çay dudaklarıma dokundukça unuttum o günü. Bir taksi çevirip evime döndüm.

 

Uzak

Yorum Yok

Yanıt yaz