Şairler Meyhanesi I

5 Posted by - 8 Mart 2018 - Mart 2018

burası Şairler Meyhanesi

Agora Meyhanesi’nin alternatifi

Agora Meyhanesi’nden sonra

burada yaşanır aşkların en şahanesi

 

yeri, Beyoğlu

meyhaneler sokağında

 

bir Rum işletir

enfes mezeler hazırlar

Rum müzikleri çalar

buzukiler adeta ağlar

insanlar dayanamaz ya dans eder

ya sirtaki seker

 

müşterileri genelde şairdir

ve yazar

yanlarında ya sevgililerini getirirler

ya kahramanlarını

kitaplarından şiirlerinden

çekip çıkararak

 

 

 

güneşimle girdik kol kola

adımladık Beyoğlu’nu

attığımız adımın, yan yana olmamızın

keyfine vara vara

 

daldık Şairler Meyhanesi’nden içeri

bakındık şöyle bir etrafımıza

kim var kim yok diye

‘kalkın lan, Şiirin Tanrıçası geldi

secde edin ona’

demek geldi içimden

güneşim sanki iç sesimi duydu

gülümsedi

yüreğimde güller açtı

 

boş bir masa bulup oturduk

meyhaneciden masayı donatmasını istedim

ve bize yıllanmış bir şarap getir dedim

 

 

 

yan masada Orhan Veli vardı

yanında Süleyman Efendi

gözleri kıpkırmızı kızarmış

herhalde çok içmişler

ama buna rağmen sarhoş değiller

adam akıllı dertleşiyorlar

seslerini duyuyoruz

 

Orhan Veli aşklarından bahsediyor

Süleyman Efendi boyuna nasırlarından şikayet ediyor

 

‘of, off! ağlıyorum, sesimi duymuyor mısralarımda be Süleyman

elleriyle dokunmuyor göz yaşlarıma

hiç bilmezdim şarkıların böylesine güzel

kelimelerin bu kadar işe yaramaz olduğunu

aşk derdine düşmeden önce

bir şeyleri yapmayı gözüm kesiyor

lâkin dermansız kalıyorum

bir türlü anlatamıyorum’ der Orhan

 

ama Süleyman, nasırlarından yakınmaya devam eder

Orhan’ın sigortaları atar: ‘hay senin nasırını s.keyim be Süleyman

seni adam yerine koyduk, şurada derdimizi anlatıyoruz

sen nasırım da nasırım diyorsun’ der

 

güneşimle ben sohbetlerini işittiğimiz için

kıkırdarız, ama kendimizi tutarız

 

 

 

kapı açıldı

meyhaneye bir adamla kadın girdi

adam sarışın ve mavi gözü bir devdi

kadın minnacık ama yürekliydi

 

geçip bir masaya oturdular

 

‘güneşim bunlar Nazım ve Piraye’ dedim

güneşim heyecanlanarak dönüp baktı

 

garsona isteklerini söyledikten sonra

birbirlerine dönüp bakıştılar

 

‘seviyorum seni Piraye

denizi ilk kez uçakla geçer gibi’ diyor

Piraye aşkından eriyordu

 

‘güneşim, bilirsin, ne müthiş şiirler yazmıştır bu adam

iyi ki Mayakovski’ye öykünmüş

dizelerini merdiven gibi indirmiş

müziğin ritmini vermiş

şiire adeta nefes aldırmış

iyi ki, trim trim tiki tiki tak’laşıp makinalaşmış’

 

güneşim başıyla onayladı beni

 

‘keşke Piraye’nin de kıymetini bilseydi

biraz fazla ayran gönüllüydü

olsundu artık, ardında ölümsüz şiirler bırakacaktı

‘ben yanmasam/ sen yanmasan/ biz yanmasak/ nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa’ deyip devrimci mücadelesinden geçmeyecekti’ dedim güneşime

 

güneşim de tebessüm edip beni onaylayacak

dönüp tekrar bakacaktı Nazım ve Piraye’ye

 

Mustafa Yıldırım

Yorum Yok

Yanıt yaz