Herhangi bir konuda karara varmak istediğimizde genellikle kıyas yaparız .Biz farkına bile varmayız çoğu zaman fakat aklın işleyişi böyledir.
İyi daha kötü olana göre iyidir fakat daha iyi olana göre kötü. Acelecidir aklımız , hemen karar vermek ister , en kestirme yöntemleri seçişi de bundandır sanırım. Şemalarla algılar ve sınıflandırırız olan biteni .İyi ya da kötü olana ,güzel ya da çirkin olana , doğru ya da yanlış olana karar verirken görünmez şemalar hemen devreye girer biz de kıyaslayarak kararımızı veririz en acelesinden.Nasılsın diye sorana ‘iç güveysinden hallice ‘dersek o da cevaben ‘yaa beterin beteri var haline şükret ‘ diyebilir.İç güveysi şemasıyla kıyas yapılır , ondan iyi olunduğuna karar verilir .
Burada sorulacak sayısız soru olsa da akla ilk gelen karar verenin gerçekte kim olduğudur. Karar vermek zorunda mıyız bu da başka bir soru fakat bitmemiş işlerin ne kadar yorucu olduğunu inkar edemeyiz. Verilmemiş her karar da bitmemiş bir iştir ve zihnimizi yorar.
Her iyiliğin içinde bir kötülük her kötülüğün içinde bir iyilik olduğu öğretisini hepimiz ezbere biliriz , ezbere bildiğimiz her şey gibi bu öğreti de zihin çekmecelerimizde az kullanılanlar arasındaki yerini çoktan almıştır belki de . Sınıflandırma takıntımızdan vazgeçebilirsek ara renklerin varlığını idrak etmemiz kolaylaşacaktır. Saf iyi ya da saf kötünün olmadığını içimiz sızlayarak anlarız. Buna evren, dünya, herhangi bir zaman dilimi, şifalı bitkiler, annemiz, atmosfer, teknoloji, kendimiz de dahiliz maalesef. Sanayi devrimi, hayatımızı kolaylaştırırken işçi sınıfını, çocuk işçileri doğurmuştur. Güneşsiz yaşam olmaz ama yaydığı zararlı ışınlar da hepimizin malumu. Güneşi sevsek mi sevmesek mi? Tüm insanlık tarihi boyunca iyi ve kötü iç içe, kol kola, yan yana olmuştur, diğer tüm zıtlar gibi. Tüm dinlerin tanrıları akıl almaz ödüller vaat ederken korkunç cezaları da ihmal etmemiştir. Melek imgesinin yanında şeytan da yerini almıştır fakat şeytan da bir melektir.
Kasıla kasıla ‘ ben iyi insanım’ diyenler içlerindeki kötüyle mücadele etme gücünü bulamayan çaresizlerdir belki de . Doğuştan zeki ve çabuk anlayan ve bunun konforunu yaşayan bir öğrenci iyi not alır fakat anlamakta zorlanan, çabalayan, yine de yeterince iyi not alamayan bir öğrencinin de kanaat notu oldukça yüksek olmalıdır. Birine iyi diğerine kötü demek kimin haddine, tartışılır. Hacı Bektaş-ı Veli bir aslan ve bir ceylanı aynı sevecenlikle kucaklayabilmiştir. Aslana zavallı ceylanı avladığı için kötü, ceylana da av olduğu için iyi diyebilir miyiz?
’Ahlak amacının dışındaki alanda ne iyi ne de kötü diye bir şey vardır ‘der Epiktetos fakat ahlakı bir de Nietzsche ‘den dinlemek lazım.Tamam işlerimizi bitirelim , zihnimizin çekmecelerini düzenleyelim ,her şey yerli yerinde olsun ama çekmecelerin de diğer her şey gibi dağılma eğiliminde olduğunu unutursak halet-i ruhiyemiz iç güveysinden hallice olmaya devam edecektir .
Mavi
Yorum Yok