Uyanmak II

7 Posted by - 5 Mart 2017 - Mart 2017

“Söktüm attım Nihat Abi. Kocaman bir sessizlik büyüdü hücrelerimde, ben büyüdüm. Artık silik bir düş o sokaklar, kavgalar.”
“Oğlum çeki düzen ver kendine, bak yaşın kaç oldu, çoluk çocuğa karış, baba ol, ekmeğini tut evine getir, yalnız, prensipsiz erkek kuyruksuz uçurtmaya benzer, rüzgâr nereden eserse o yöne gider.”
“Tamam abi” dedi Güner, prensipmiş! Bu saçma muhabbeti daha fazla uzatmak istemedi, çıktı Nihat’ın metal kokulu hırdavat dükkânından. Beyninin içinde bulutlu, birbirine çarpan düşünceler kıvılcım oluşturmadı önce. Taksim’de iki hafta evvelki ruh hali çöreklendi, kaldı. Durdu yol çizgilerine baktı, asfalt taşlarını süzdü, işlenmemiş hallerini düşündü, yontulmamış çocukluğuna benzetti.
Ankara’da zımparalanmış bir çocukluk, düzene uygun insan devşirmesi, müfredatın yetiştirdiği yasal robot, legal yaşamın aynasında usturuplu bir bozkır çocuğu. İçinde başka bir insan, dünya uykusunda legal kalabalığın devamlı mevcutlusu, sınıf yoklamasında el kaldırıp “buradayım” , askerde içtimada “emret komutanım” diyor. Başka bir söz söylemeye programlanmamış, datası sıkıştırılmış dosyalar kalabalığından ibaret, herhangi bir farklı düşüncede ‘error database’ hatası veriyor. Güner ‘error’ kelimesinin Türkçe karşılığının ‘hata’ anlamına geldiğini bile bile aynı kelimenin farklı iki dilde yazılışını aynı cümlede kullanarak anlatım bozukluğuna neden oluyor. Üç yanlış bir doğruyu siliyor, doğru ne kadar doğru, yanlış ne derecede yanlış? On bir haneli kimlik numarasından ibaret olan Güner’in notunu optik okuyuculu cihazlar belirliyor.
Güner’in istediği şey sonsuz baytlı hücrelerden oluşan Japon teknolojisinde bir beyin tasarımı, nöronları uzayda muntazam düzenlenmiş gezegenlerin oluşturduğu yıldız cümbüşü gibi. Ona göre kayıp olan hiçbir nöron olmamalı, mükemmeliyetçiliğin içinde kendini yiyerek bir baltanın keskinliğiyle vuramıyor uçsuz bir düşüncenin nanometrik kalınlıktaki inceliğine. İnce bir insan aslında Güner, her erkek gibi bu yönünü filmin en melanko-romantik kısmına saklıyor. Melanko-romantik O’nun tanımı, yazar bu işlere karışmıyor. Dışardan bakıldığında, seyri un-ufak ediyor puslu düşünceli hali Güner’in. Amip gibi çoğalıyor mutluyken, gezegenin tüm kıtalarında dolaşıyor sanki, ırkçılık gözetmeksizin her kadınla yatıp kalkıyor, sevişiyor, onların en kuytu yerlerinden öpüyor. Hatta her biri dudağa dönüşmüş amipler dolaşıyor kendi dünya atlasındaki kıtalarda. Her dudak bir amibe, her amip bir dudağa dönüşüyor.
Güner… Hiçbir savaştan galip çıkamamış, çıkamıyor. Gözlerinin altında, elmacık kemiklerinin hemen üstünde iki parmakla çizilmiş kömür karası çizgiler, kendisini kötülere karşı savaşan Kızılderili zannediyor. Oysa toplum sözlüğünde ait olabildiği tek tanımlı kavram ‘halk’. Yani bir çoğunluğun içinde sıradan birisi. Pazar gecesi tüplü televizyonlarda gösterilen filmlerde özel kostümlü süper kahramanların kurtardığı kişilerden biri, kameralar onu saniyenin beşte birinden daha fazla göstermiyor. Ekrana geldiği kısımlarda ise bütün gözler büyük harfini göğsünde taşıyan bir illüzyon somutunda. Güner somut ve soyut kelimelerini ilkokul öğretmeninin ezberlettiği şekilde ayırdedebiliyor. Somut kelimesini dokunabildiği ‘somya’ ile iliştirebiliyor, soyut kelimesini anlatacak ezberi bulunmuyor.

Beyoğlu’nda Yakup’un Meyhanesi’nde duvara dayanmış masayı seçti. Bir küçük söyledi, mezelerden manca, topik, şakşuka. Sigarasını cebinden çıkarttı masaya koydu, yüzünü elleriyle ovuşturdu. Önce rakı, su ve buz geldi, ardından gömleği üstten iki-üç düğmesi açık olan genç bir garson mezeleri masaya özenle koydu. Başka bir isteği olup olmadığını sordu genç garson, Güner hayır anlamında kafasını iki yana salladı.
Tam yanındaki duvarda fotoğraflar asılıydı. Cemal Süreya, Özdemir Asaf, Tezer Özlü, Aziz Nesin, Edip Cansever ve daha bir sürü şair, yazar, siyasetçi fotoğrafı. Attila İlhan’a metrobüste yer verdiği rüya geldi aklına, gülümsedi.
Güner’in gözleri rakıdan buğulanmıştı artık, meyhanede Müzeyyen Senar’dan “Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına” şarkısı çalıyordu. O an kapıdan buklelerini sivri omuzlarına dökmüş, elleri saçlarına dolalı sarışın genç bir kadın girdi…

Yorum Yok

Yanıt yaz